Sadece Avrupanın değil, birçok yazar ve şaire göre dünyanın en güzel şehirleri arasıda Paris. Neden böyle olduğunu Eyfel kulesinden manzarayı izlerken veya şehrin romantizm kokan sokaklarında yürürken anlıyorsunuz. Paris için "aşk şehri" demelerinin mantıklı bir açıklaması yok bence fakat nedense sokaklarında gezerken siz de o büyülü atmosferi hissedebiliyor, bu tabirin duygusal veya en azından algısal olarak etkisi altına giriyorsunuz. Belki de bu romantik atmosferi sağlayan en önemli etkenlerden birisi de, her yerde işitebileceğiniz fransızca konuşmaların ve romantik fransız şarkılarının sizi etkisi altına alması. Fransızca gerçekten şiirsel bir dil bence. Şehri ikiye bölen Sen Nehrinin üstündeki köprülerden geçerken de etrafta tüm dünyada bilinen turizm objelerini görmek insana heyecan veriyor. Mesela Eyfel kulesi uzaktan size göz kırpıyor, Louvre Müzesi hemen yanı başınızda arzı endam eyliyor ve Notre Dame Katedrali bütün ihtişamı ile sizi kendine çağırıyor.

Pek tabi ki Paris denilince akla ilk gelen şey "Eyfel Kulesi". Şehrin hemen hemen her yerinden görülebiliyor. Gece ayrı güzel, gündüz ayrı bir havası var. Ağrı dağı gibi yaklaştıkça büyüyor sanki. Özellikle yürüyerek gidiyorsanız, yanına ulaştığınızda büyüklüğü karşısında gerçekten şaşıyorsunuz. Ben iki farklı zamanda gitme şansını elde ettim, birisi kış dönemi olmasına rağmen, kulenin girişinde iki sefer de yüzlerce turist sıra bekliyordu. Öyle zannediyorum ki fransızlar bu demir yığınından darphane gibi para kazanıyorlar:)

Kuleye çıktığınızda birkaç ayrı kat olduğunu öğreniyorsunuz. Manzara muhteşem, Paris'in her noktasını buradan grmek mümkün. Zaten dümdüz bir bölge burası.

Aslında Paris'in etkileyici yönü, birbirine çok benzeyen diğer Avrupa şehirlerinden farklı olması. Usta işi heykellerle bezeli geniş meydanlarıyla, çeşmeleriyle, göze hitap eden ferah parklarıyla, antik sarayları ve eserleriyle, farklı medeniyetlerden ve yüzyıllardan fırlayıp karşınıza dikilen tarihi eserleriyle Paris gezdiğim şehirler arasında ilk üçe girmeye aday bir şehir.